Balayında Bile Kumaş Baktım

Gamze Saraçoğlu 27 yaşında genç bir modacı. İşletme yüksek lisansı yaparken aldığı bursla MBA’i bırakıp ani bir kararla moda okumaya karar vermiş ve New York Parson’s School of Design’ın yolunu tutmuş. Saraçoğlu, “Hayalimde ne daha lüks bir araba ne de ev var, sadece işimi daha iyi yapmak istiyorum” diyor. İşte farklı bir kariyerin öyküsü.

İşletme okuduktan sonra moda sektörüne geçmeye nasıl karar verdiniz?

Hayalimde modacı olmak yoktu ama moda ile ilgili bir şeyler yapmak hep vardı. Üniversite sonrası babamın firmasında devam edeceğim düşündüğüm için işletme eğitimi aldım. Tek çocuk olduğum için de işi devam ettirmem bekleniyordu. Üniversite bittikten sonra ise Marmara Üniversitesi’nde Pre-MBA eğitimi aldım. İlk yılın sonunda da ikinci yılı okumak için Amerika’da burs kazandım. O haberden sonra baba mesleği yerine mutlu olacağım işi yapmanın önemli olduğunu düşündüm ve moda okumaya kesin karar verdim. Her ne olursa olsun New York’a gidip şansımı deneyecektim! O zamana kadar da Parson’s School of Design’a zaten sürekli mail atıyordum hiç olmazsa yaz okuluna gideyim diye. Fakat hiç geri dönüş olmamıştı. En sonunda görüşmeye gittim ve yetenek sınavına girdim. Ardından çok iyi bir dereceyle sınavı geçtiğimi söyleyen bir mail attılar. MBA’e devam etmek yerine modayı seçtim.

Moda eğitimine başladığınızda ne tür zorluklarla karşılaştınız?

Açıkçası beklediğimden çok daha zor oldu. Çünkü Türkiye’de sanat eğitimini çok iyi almıyoruz. Benden yaşça küçük insanlar çok daha rahat çizim yaparken benim ilk başlarda hiçbir şeyden haberim yoktu. Ben de bunun üzerine ek dersler almaya başladım. Çizim dersleri ve sanat dersleri aldım. Okulu bitirdim bitirmesine ama çok ciddi zorlandım. Kendimi geliştirmek için çok çalıştım ve çok stres yaptım.

‘27 gün 1’er saat uykuyla yaşadım’
Sabah 9’da ders başlıyordu ama bu derse hazırlanmak için sabah 7’de okula gidip hazırlık yapmam gerekiyordu. Çünkü not alınacak dersler değildi, hepsi uygulama dersiydi. Okulda sadece 3 saatte bir 15 dakika aramız oluyordu. 21.00 gibi dersim bitiyordu ama verilen ödevleri yapıp hazırlık yapmam gerekiyordu ve saat 00.00 oluyordu. Çizimleri yapmaya oturduğumda ise saat 03.00’de kalkıyordum. Ve sabah 07.00’de tekrar okula gidiyordum. Çok zorlansam da okul bitti ve tam sırada rahatsızlandım. ‘Insomnia” (Uykusuzluk) hastalığına yakalanıyordum az kalsın. Tam 27 gün 1’er saat uykuyla durdum. Uykum bitti çünkü ve okul stresinden aldığım 10 kiloyu o süre içinde verdim. Kısacası çok iniş çıkışlı ve sağlık anlamında beni çok yoran bir dönemdi.

Mezun olduktan sonra Amerika’da çalıştınız mı?

Okulu bitirdikten sonra Donna Karan’ın “Marketing and Designing Team” departmanında staja başladım ama vize sorunumdan dolayı işten ayrılmak zorunda kaldım. Vizeyi bekleme dönemini de evde bir şeyler yapıp butiklere satarak geçirdim. Şapkalar yaptım mesela… Ve her şey bu kadar iyi giderken annem rahatsızlandı ve Türkiye’ye dönmek zorunda kaldım. Türkiye’de de Beymen Club ve İpek Kremer’de çalıştıktan sonra kendi ofisimi açma kararı aldım.

“Modacı olmak isteyenler mutlaka eğitim almalılar”
Moda dünyasında yer almak isteyenlere neler öneriyorsunuz?

Eğitim alınması taraftarıyım. Ne kadar yetenekli olursanız olun yeteneğinizi daha iyi kullanmak için mutlaka eğitim almanız gerekiyor. Eğitim almadan bir yerlere gelenleri tabii ki takdir ediyorum ama bu işin eğitimsiz yapılmasına karşıyım. Çünkü moda tasarımcısı olmak sadece iyi kıyafet çizmek değildir. Bu çok ciddi bir meslek.

Eğitim almak isteyenler Mimar Sinan, Marmara ve Yeditepe Üniversitesine gidebilirler. Bu okullar gerçekten çok iyi ve eğitim kadroları çok yetkin insanlardan oluşuyor. Üniversite dışında da La Salle Akademi de çok iyi moda eğitimi veren bir kurum.

Abiye kıyafetler dışında neler tasarlıyorsunuz?

Koleksiyon yaparak işe başladım. Belli temalar doğrultusunda 45-60 arasında tasarımla koleksiyon tasarladım. Bu koleksiyonlar showroom’umda satılıyor. Daha sonra özel siparişler yapmaya başladık müşteri vücuduna uygun. Houte Couture olmasa da kişiye özel ‘özel dikim’e girdik. Hem tekstil firmalarına hem de kurumsal firmalara danışmanlık hizmeti veriyoruz. Bir de, insanların günlük giyeceği, naturel kumaşlardan bir koleksiyon hazırlamaya başladık. Gamze Saraçoğlu’ndan daha uygun fiyatlı ürünlerden bir marka yarattık: Purely. Boyner Mağazaları da koleksiyonu çok beğendiğini söyledi ve satın aldı. Şu anda Boyner’lerde koleksiyonumuz satılmaya başladı.

‘Kıyafetlerim Reina’da giyilsin istemem’
İlla mankenlerin ve çok ince kadınların kıyafetlerimi giymesi gerekmiyor. Hakkını veren ve anlayan herkes kıyafetlerimi giysin isterim. Allı pullu kıyafetler tercihim değil. Kıyafetlerimin Reina’da, gece kulüplerin de giyilmesini de istemem.
Gelecek planlarınız içinde neler var?

Hayalim ne daha lüks bir araba ne de bir ev var, sadece işimi daha iyi yapmak istiyorum. Hayatımdaki tüm öncelikleri işime verdim. Çünkü Türkiye’de kendi işini yapan çok az şanslı insan var. Ve bir şekilde bu şans da bana güldüğüne göre elimden geleni ardıma koymayayım diyerek yola çıktım. Bu iş gerçekten içi seni, dışı beni yakar türünden bir iş…

‘İşimle alakalı yerlere gitmeyi tercih ediyorum’
Gezilerimi, tatillerimi hep işimi düşünerek organize ediyorum. Eşim de benim gibidir. Yurtdışı gezilerimizde ilk olarak tasarımcıların dükkanlarına gideriz, kumaş bakarız. Eşim finansçı olmasına rağmen benimle her yere geliyor. Benim için bir yere giderken o şehrin ne kadar moda şehri olup olmadığı önem taşıyor. Ya moda şehri ya da tarih şehri olmasına özen gösteriyoruz. Bir yere eğer işimle alakalıysa giderim. Mesela balayında Bali’ye gittik ve kumaşçıları gezdik!

Yazar:
Özge Ercan


Kaynak: Yenibiris.com
1561 kez okundu
Giriş
Üye değil misiniz? Altın Üye ya da Gümüş Üye olmak için tıklayınız.