Bilgi mi, Bilgelik mi?

17 milyonu aşkın öğrencimiz ders başı yaptı. Eee? Peki sonra?

Onların da, tıpkı geçen senekiler ve ondan önceki senekiler gibi, başlamaları ile bitirmeleri bir olacak. Peki, başlangıçla, bitiş çizgisi arasındaki yıllarla ifade edilen onca zamanda, acaba neler olacak? Neler değişecek? Ya da değişmeyecek?

Aristoteles’in (M.Ö.384-M.Ö.322) ’’Bilgi fazilettir ve erdemin yani doğru olabilmenin ilk şartıdır’’ demesinin üstünden 2360 yıl geçti.

Ve Big Bang’in üzerinden geçen 15 milyar yıl sonra, hala insanlığımızı bulamadık, dostlar. Kaybettiğimiz, yitirdiğimiz değerlerimizi elde edemedik. Ya gereği gibi arayamadık. Ya da aradık ama bulamadık. Ne fark eder?

Sonuçta Mavi Gezegenimiz dünya’nın oluşumundan 5 milyar yıl sonra, hala gezegendeki tüm mavi denizleri, tüm yeşil ormanları ve tüm gri beyinleri yok etme savaşı veriyor, adına insan denilen mahlûk. Ve işin en vahim yanı, Âdem Babamızla Havva Anamızın gezegene ilk ayak basmalarının üstünden geçen 4 milyon yıl boyunca bu savaş hiç durmadı, dostlarım.

Hayvanların, hayvan diye aşağıladığımız canlıların, verdiği tüm eziyete çare bulduk. Ama insanın insana verdiği eziyeti önleyecek bir sistem kuramadık.

İtlerden, atlardan, eşeklerden, kurtlardan, aslanlardan ve kaplanlardan kurtulmasını öğrendik, bu 4 milyon yıl boyunca. Ama insanın insana yaptığı tuzaklardan kurtulacak bir yol ve yöntemi bulamadık hala.

Brigitte, “Bilgi büyük adamı alçak gönüllü yapar, normal adamı şaşırtır, küçük adamı ise, kibirlendirir” demişti. Biz de bunu sağlamak için adına okul denilen yapılar kurduk. İçine öğretmen denilen belleticiler yerleştirdik. Ve adına milli eğitim denilen bir sistem kurduk.

Amaç, insanın insana verdiği zararı önleyecek bir eğitim, bir öğretim, bir anlayış geliştirmekti. Amaç, insanın insanı yok etmesini önlemek, iki insan, iki ülke ve iki millet arasındaki düşmanlıkları, ayrılıkları ve gayrılıkları kaldırmaktı.

Bunun yolunun bilgiden geçtiğine inanan, bir yığın insan, bir bilgi demeti oluşturduk. Bilgi; insan aklının erebileceği olgu, gerçek ve ilkelerin bütününe verilen ad, malûmat. Öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile elde edilen gerçek. İnsan zekâsının çalışması sonucu ortaya çıkan düşünce ürünü. Kurallardan yararlanarak kişinin veriye yönelttiği anlam.

Amacımız, bilginin harmanlanıp, insana yakışan bir düşünceye dönüştürülmesiydi. Ama atom bilgisini yapıcı enerjiye dönüştürme yerine, yok edici bombalara dönüştüren bir düşünce üretti insan. Ve onu acımzasızca kullandı.

Düşünce: bir sonuca varmak amacıyla bilgileri, kavramları incelemek, karşılaştırmak ve aralarındaki ilgilerden yararlanarak başka düşünceler üretmek işlemi. Evet. İşte bu tam da insana göreydi. Başka düşünceler üretme işlemi.

Galiba bundan dolayı olsa gerek, hep başka başka düşünceler üretti insan. Senin düşüncen sana. Çünkü benim düşüncem başka. Elbette farklılıkların zenginlik katacağından, sıradışılıkların yepyeni ufuklar açacağından zerre kadar şüphemiz yok.

İtirazımız, bilgi ile düşüncesini şekillendiren insanın, farklı bir zeka çeşidi kurarak, bilgiyi insana en yakışmayan bir düşünce silsilesi içerisinde harmanlaması.

Zeka: Düşünce işlemi sonunda, tipik olmayan bir durumun hemen kavranması. Ama nedense, hemen kavranan şeyler hep, çalma, çırpma, hortumlama, dövme, sövme, küsme ve hatta öldürme durumları oluyor. Yapıcı şeyler dışındaki tüm yıkıcı olgular kavranıyor. Hâlbuki Akıl; zihnin belli problemleri tasarlaması, onları kavramlarla anlatması ve bunlar arasında ilişkiler kurmasıdır. Ama nedense, tasarlanan problemler, çözülen problemler değil de, yaratılan yeni problemler oluyor hep.

Şimdi başlıktaki soruyu yeniden sorarak, yazımı tamamlayayım.

Bilgi mi, bilgelik mi?

Bilgi; insan aklının erebileceği olgu’ydu değil mi?. Peki, çevrenizde şu olup bitene akıl sır eriyor mu dostlarım?

Bilgi; öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile elde edilen gerçek’ti değil mi? Peki şu etrafında olup bitenlerin, ne kadarı gerçek, ne kadarı sahte?

Bilgelik; kendini tanımanın bilgisi’dir. Bilgili, iyi ahlâklı, olgun ve örnek bir kimse olmaktır. Biz çocuklarımızı okullara bilgili olsunlar ve adına ÖSS denilen öğrenci kıyım merkezlerinde, bir taraftan ecel terleri dökerken, diğer bir taraftan boş kutucukları işaretlesinler diye yollamıyoruz.

Biz çocuklarımızı okula, bilge olsunlar diye yolluyoruz.

Çevrenizde 15–20 yıl okula giden akrabalarınıza bakın bir. Vee kendinize. Onca eğitim, öğretim, okul, üniversite v.s. v.s…’den sonra kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?

Bilgili bir insan mısınız?

Yoksa bilge bir insan mı?

Dünya bilgili insanlardan çok çekti dostlarım.

Okulların yeni açıldığı şu dönemde, yeniden bir hatırlatayım dedim. Asıl amacımız bilgelik. Ama acaba başta devlet büyüklerimiz, bakanlarımız, milletvekillerimiz, okul müdürlerimiz, öğretmenlerimiz ve öğrencilerimizle, kaçımız bu ölümsüz gerçeğin farkındayız?

Yazar:
Münir Arıkan


Kaynak: Yenibiris.com
1487 kez okundu
Giriş
Üye değil misiniz? Altın Üye ya da Gümüş Üye olmak için tıklayınız.