Bir Yöneticinin Mobbing Hikayesi

“Hiç zahmet edip zaman ayırmasaydınız öyleyse, lütfettiniz, teşekkür ederim. Rahatsız ettiğim için de özür dilerim.” Çat!.. Cümlemi tamamlama izin vermeden, ardı ardına saydığı sert sözcükler karşısında şaşkın bir şekilde yüzüme kapatılan telefonla kalakaldım.

Süreç kendisi açısından oldukça zorlayıcıydı; çalıştığı şirkette aylardır yok sayılması, sözlü ve yazılı görüşme taleplerinin üstleri tarafından yanıtlanmaması, kendisinden hiçbir iş beklenmemesi ve en sonunda da tazminatsız iş akdinin fesh edilmesi böylesine bir sinir krizi geçirmesine zemin hazırlamıştı. Kendisini anlayabiliyordum. Kaba davranışını fark etmeyecek kadar objektifliğini yitirmiş durumdaydı.
 
Tanıştığımızda henüz psikolojik yıldırmanın, belli aralıklarla kendisine yöneltilen sistemli tacizlerin ayrımına vardığı evredeydi. Şirket yönetimine görüşme için başvuru girişimlerinde bulunuyor, bekliyor, gelecek tepkilere göre pozisyon almaya gayret gösteriyordu. Nüfuzlu bir ailenin çocuğu olarak el üstünde büyütülmüş, yurtdışında parlak eğitimler almış, iyi firmalarda görev yapmış ve şimdi de çalıştığı şirkette saygın pozisyonda bulunan bir yöneticiydi. Mütevazı ve oldukça kibar tavırları insanda memnuniyet yarattığı kadar, bir aksilik anında nasıl davranacağına dair gizli bir tedirginlik de yaratıyordu zaman zaman.
 
Sistemli, sürekli ve kasıtlı bir yok sayma politikası karşısında, mobbing mağduru olarak çareler ararken ve bu süreçte kendisine yardımı dokunabilecek yeni ilişkiler geliştirirken, bir beklenti içine girmenin kaçınılmaz çemberine de girmişti.Yardıma ihtiyacı olan kişi her zaman merkezde durur ve etrafındakilerin kayıtsız şartsız -o istediği anda- kendisiyle iletişim kurmasını bekler. Hatta mağdurun benmerkezci kişilik özelliğine sahip olması halinde, mobbing sürecinde psikolojik yardım alması zorunlu hale gelir. Tüm bu süreçte psikolojik yardımı kabul etmeyip işlerin sadece hukuki yoldan çözülebileceğine inanan mağdur ise kendi eliyle kendini giderek daralan bir ateş çemberinin içinde tutmakta ve iletişime kapalı haliyle de içeriye girilmesini de zorlaştırmaktadır.
 
Peki mağdur bu durumdan nasıl kurtulacak?
Mağdur, sürekli ilgi ve destek beklentisinin, şişirilmiş egoyla daha da güçlendiği, beklentilerinin giderilmediğini gördüğü anda en önemli unsuru yok etmesi, yani iletişimi kesmesiyle, kendisine objektif biçimde yardım etmeye çalışan kişilere karşı tavır alarak yalnızlığını bir o kadar büyütür. Durumun yarattığı psikosomatik etkilerin sağlığını tehdit eder hale gelmesi, haklılığının, mağduriyetinin büyüklüğünü daha da dramatize etmesine yol açar ve “kimse tarafından anlaşılmıyorum” duygusu içinde yaşamaya devam eder.
 
Mağdurun empatik iletişim kurmaya çalışması, kurban sendromundan uzaklaşarak, planlarını yapması, ulaşmak istediği hedefi belirlemesi ve önüne çıkabilecek engelleri verilerle ve mantıklı risk analizleri yaparak değerlendirmeye hazır olması, mücadele sürecinin en önemli aşamaları. Burada mobbing’le mücadele desteğinin işe yaraması, bireyin ancak kendi isteğiyle ve desteğe açıklığıyla elde edilebiliyor.
 
Yalnızlık, öfke nöbetleri, ağlama krizleriyle boğuşurken hayattaki başka fırsatların kaçması an meselesi olabilir. Hayat bireye yöneltilen psikolojik tacizden ibaret değil ki!.. Yemekler yenen, keyifli kahveler içilen dostlar, arkadaşlar, aile üyeleri, okunacak kitaplar, izlenecek filmler, gidilecek seyahatler ve daha nice güzelliklerle dolu. Elbette hayatı tüm doluluğuyla yaşamaya devam ederken hukuki mücadele de şart.  Bu bilinçle hayatı atlamadan, psikolojik yıldırmanın esiri olmadan, iletişime açık kalarak, sonuna kadar her alanda mücadele etmek ise insanı güçlü kılan tek şey.
 
Yazar:
Çağlar Çabuk


Kaynak: Yenibiris.com
2065 kez okundu
Giriş
Üye değil misiniz? Altın Üye ya da Gümüş Üye olmak için tıklayınız.