İşi Sevmek
İnsanın yaptığı işi sevmesi, her gün istek, heyecan ve özlemle işe gitmesi, doyamadan geri dönmesi ne büyük bir mutluluktur. Sevmeden ve isteksiz yapılan işten başarı beklenemez. Başarısız insan ise mutluluğu yakalayamaz.
Eğer işinizi sevmiyorsanız, işinizden söz edildiğinde içinizde bir kıpırtı, yüzünüzde bir gülümseme hissetmiyorsanız; çalışırken ruhunuz kararıyor, kalbiniz darlanıyorsa hemen o işi bırakınız. “Bu kıtlıkta nerede iş bulurum, ev kirasını nasıl öderim?” diye düşünmeyiniz. Birkaç ay işsiz kalmaktan, bir miktar borçlanmaktan, biraz sıkılmaktan çok fazla bir şey olmaz. Ama sevmediğiniz bir işin sıkıntılarını ömür boyu çekmekten kalp, tansiyon, ülser, kanser dahil birçok hastalık ortaya çıkabilir.
İnsanlar çeşitli nedenlerle yanlış meslek seçiyor. Kendine güvenen ve yürekli olanlar ise “Benim seçimim yanlış” deyip yol değiştiriyor. Bir bölümü ise korkak ve cesaretsiz davranıp yanlış seçilen mesleğin başarısızlık ve sıkıntılarını ömür boyu yaşıyor. Çok başarılı müzisyen olan fizik mühendisleri ve daha nice sevdiği işe dönen yürekli insanla karşılaşıyoruz.
Lise yıllarında okul içinde yapılan bir resim yarışmasında oğlum birinci olmuştu. Resim öğretmeni “Sen büyük bir ressam olacaksın” diye onu sürekli resim eğitimine teşvik ediyordu. 16 yaşında bir genç ise bu cazip teşvikten çok etkileniyordu. Eşim kendisi de anne-baba etkisiyle seçilen yanlış bir mesleğin sonuçlarına katlandığı için birkaç kez öğretmenle görüştü. “Hocam ne olursunuz çocuğu geleceği ile ilgili bu denli yoğun etki altında bırakmayınız” diye rica etti. Hoca ise “Ben yeteneği anlarım. Çocuğun geleceğine engel olmayınız” diyerek eşime karşı çıkıştı. Öğretmen, oğlumuzun okul seçimine yardımcı oldu ve Londra’nın önemli bir üniversitesinde sanat eğitimine başladı. İlk iki yılın sonunda oğlum resmin kendine göre olmadığını anladı. Sonraki yıllarda okul projelerini resim değil sinema üzerine yoğunlaştırdı. Beş yıl sonra üniversiteyi bitirip İstanbul’a döndü. Film yapan bir şirkette işe başladı. Mutsuzluğu her gün daha çok artıyordu. Nedenini sorduğumda “Bu iş ve bu piyasa bana göre değil” dedi. “ Henüz çok gençsin istersen sıfırdan seveceğin bir işe başla.” önerisinde bulunduk. Oğlum şimdi geleneksel Çin Tıbbı ve Akupunktur uzmanı. 4 yıllık master programını bitirdi. Amerika’da hem klinikte çalışıyor hem onkoloji doktorası yapıyor. Tasavvur edilemez derecede mutlu bir şekilde gece gündüz çalışıyor. İnsanlara yararlı olduğunu hissettikçe sevinci, mutluluğu, çalışma arzusu daha çok artıyor. Beceri ve yeteneklerinin şifa dağıttığını görüyor. İyileşen her hasta onu daha çok iyileştiriyor, kıvanç duyuyor, gelecekle ilgili coşkulu planlar yapıyor. Aklı, gönlü, hayalleri hep işiyle ilgili. Kanserli hastaları akupunkturla iyileştirmenin heyecanı içinde. Resim yapmayı, film çekmeyi bir hobi olarak bile saklamıyor.
Yurt dışında yapılan beş yıllık bir eğitimle edinilen mesleği bırakmak, yurt dışında yeni bir eğitime ve işe başlamak hepimize önemli maddi manevi yükler getirdi. İlk zamanlar üzüldük, önemli kayıplar olduğunu zannettik. Ama şimdi ortadaki mutluluğu görüyor ve çok doğru bir karar verdiğimizi kabul ediyoruz.
Sanayici olan tıp doktorları, ticaret yapan arkeologlar, ihracat rekortmeni psikologlar...
İnsanlar çeşitli nedenlerle yanlış meslek seçiyor. Kendine güvenen ve yürekli olanlar ise “Benim seçimim yanlış” deyip yol değiştiriyor. Bir bölümü ise korkak ve cesaretsiz davranıp yanlış seçilen mesleğin başarısızlık ve sıkıntılarını ömür boyu yaşıyor. Çok başarılı müzisyen olan fizik mühendisleri ve daha nice sevdiği işe dönen yürekli insanla karşılaşıyoruz.
Lise yıllarında okul içinde yapılan bir resim yarışmasında oğlum birinci olmuştu. Resim öğretmeni “Sen büyük bir ressam olacaksın” diye onu sürekli resim eğitimine teşvik ediyordu. 16 yaşında bir genç ise bu cazip teşvikten çok etkileniyordu. Eşim kendisi de anne-baba etkisiyle seçilen yanlış bir mesleğin sonuçlarına katlandığı için birkaç kez öğretmenle görüştü. “Hocam ne olursunuz çocuğu geleceği ile ilgili bu denli yoğun etki altında bırakmayınız” diye rica etti. Hoca ise “Ben yeteneği anlarım. Çocuğun geleceğine engel olmayınız” diyerek eşime karşı çıkıştı. Öğretmen, oğlumuzun okul seçimine yardımcı oldu ve Londra’nın önemli bir üniversitesinde sanat eğitimine başladı. İlk iki yılın sonunda oğlum resmin kendine göre olmadığını anladı. Sonraki yıllarda okul projelerini resim değil sinema üzerine yoğunlaştırdı. Beş yıl sonra üniversiteyi bitirip İstanbul’a döndü. Film yapan bir şirkette işe başladı. Mutsuzluğu her gün daha çok artıyordu. Nedenini sorduğumda “Bu iş ve bu piyasa bana göre değil” dedi. “ Henüz çok gençsin istersen sıfırdan seveceğin bir işe başla.” önerisinde bulunduk. Oğlum şimdi geleneksel Çin Tıbbı ve Akupunktur uzmanı. 4 yıllık master programını bitirdi. Amerika’da hem klinikte çalışıyor hem onkoloji doktorası yapıyor. Tasavvur edilemez derecede mutlu bir şekilde gece gündüz çalışıyor. İnsanlara yararlı olduğunu hissettikçe sevinci, mutluluğu, çalışma arzusu daha çok artıyor. Beceri ve yeteneklerinin şifa dağıttığını görüyor. İyileşen her hasta onu daha çok iyileştiriyor, kıvanç duyuyor, gelecekle ilgili coşkulu planlar yapıyor. Aklı, gönlü, hayalleri hep işiyle ilgili. Kanserli hastaları akupunkturla iyileştirmenin heyecanı içinde. Resim yapmayı, film çekmeyi bir hobi olarak bile saklamıyor.
Yurt dışında yapılan beş yıllık bir eğitimle edinilen mesleği bırakmak, yurt dışında yeni bir eğitime ve işe başlamak hepimize önemli maddi manevi yükler getirdi. İlk zamanlar üzüldük, önemli kayıplar olduğunu zannettik. Ama şimdi ortadaki mutluluğu görüyor ve çok doğru bir karar verdiğimizi kabul ediyoruz.
Sanayici olan tıp doktorları, ticaret yapan arkeologlar, ihracat rekortmeni psikologlar...
Yazar:
İnal Aydınoğlu
Kaynak: Yenibiris.com
1765 kez okundu