Kararsız Kalıp Acı Çekme Metotları

Devam ettikçe içinden çıkılması daha da zorlaşan, beyni ve bedeni yoran, sadece kişinin kendisini değil etrafındakileri de rahatsız eden bir durumdur kararsızlık. Huzursuzluk ve mutsuzluk getirip, özgüven ve başarıyı götürebilir. Kronik hale gelmeden mutlaka üzerine gidilmesi ve mücadele edilmesi gerekir. Bu mücadeleyi kazanmak için önce problemi iyi tanımlayalım ve hangi metotların işe yaramadığına bakalım.

Bir konunun kendi kendine çözüleceğine duyulan yanlış inanç, maalesef kararsızlığı arttırmaktan başka bir işe yaramıyor. Karar vermekten korkup, kontrolü bilinmeyen güçlere bırakmak ve sonucu korkuyla beklemek sizi yormuyorsa, diyecek fazla bir şey kalmıyor. Sezgilerinize güvenmemenizden ya da içinizdeki sesin ‘her şey yoluna girecek’ telkininden vazgeçmenizden söz etmiyor, bunlara ilaveten eşeğinizi sağlam kazığa bağlamaktan bahsediyorum.
Karar verilecek konu hakkında gereğinden çok daha fazla bilgi toplamaya çalışmak, eksik olduğunu düşünülen bazı bilgilere aşırı ihtiyatlı davranarak manasız önem yüklemek de kararsızlığı arttırıyor. Şunu unutmayalım ki, gelişen teknolojiler sayesinde ulaşabileceğimiz bilgi miktarı kontrolümüzün çok üzerinde ve bir yerde ‘dur’ demezsek bütün hayatımızı bilgi toplamakla geçirmek zorunda kalabiliriz.
“Battı balık yan gider” yaklaşımı, yeni ve farklı kararlar vermekten çekinerek, zamanında verdiğiniz kararları tekrar tekrar uygulamaya almaktır. Örneğin, “Bunca yıldır aynı işyerindeyim, mutsuzum ama başka bir iş arama fikrine de uzağım” şeklinde bir kararsızlık içerisinde ne kadar verimli çalışılabilir, bilemiyorum.
Karar vermemenin en rahat yollarından biri de, kişinin başkasına devretmesinin doğru olmadığı durumlarda bile sorumluluğu aktarmayı seçmektir. Bu yöntem insanı harekete geçmiş ve bir karar vermiş gibi hissettirir. Ayrıca işler ters gittiğinde suçlayacak birini de kurban olarak olayın içine dahil eder. Sonuçta gündemdeki konu hakkında bir karar verilmiş olur. Yine de unutulmaması gereken gerçek başkasının verdiği kararın sonuçlarına katlanacak kişinin değişmediğidir. Başta devretmemesi gereken sorumluluğu devreden olarak kişi olarak konu gündemde kaldığı sürece huzursuzluk katsayısında bir değişiklik olmayacaktır.
Diyelim bütün isteksizliğinize rağmen uzun bir süreci atlattınız ve bir karara vardınız. Kararınızı güçlendirmek ve biraz daha emin olmak adına son olarak birkaç kişiye daha danışmayı seçtiniz. Ne yazık ki, son danıştığınız kişi kafanızı karıştıracak bir yorum yaptı ve siz de konu hakkında biraz daha düşünmeye karar verdiniz. Önceden harcanan bütün emek ve zaman boşa gitmekle kalmadığı gibi üzerinde düşündüğünüz durum çok daha karmaşık bir hale geldi. Ne yazık ki, artık çok daha fazla kişiden danışmanlık almak zorunda olduğunuzu hissediyorsunuz. Ne diyebilirim ki, kendi düşen ağlamaz!
Yukarıda bahsi geçen bizleri kararsızlığa iten örnekleri rahatlıkla çoğaltabiliriz, değil mi? Örnekler çoğalsa da sonuç hiç değişmiyor. İç sıkıntısı çekme, mutsuzluk hissini yaşama, sadece kendini değil etrafındakileri de rahatsız etme, stres artışı ve uzun dönemde sağlık problemleriyle başa çıkmak zorunda kalma. Madem sonuç belli bir an önce harekete geçmek için zaman kaybetmeyelim. Bunun için önce bir sisteme, sonra da cesaret ve kabullenmeye ihtiyacınız var. Bir sonraki yazımda, kararsızlığı yenme süreçleri ile işinize yarayacağını umduğum ipuçlarını sizlerle paylaşacağım. Böyle bir derdiniz varsa, o yazıyı okuyana kadar, sizi karar almaktan korkutan esas problemin ne olduğunu bulmaya çalışmanızı öneririm. Unutmayalım ki, ancak kendisiyle yüzleşebilecek cesareti bulanlar başarı yolunda ilerleyebiliyor. 
Yazar:
Mehmet Auf


Kaynak: Yenibiris.com
1736 kez okundu
Giriş
Üye değil misiniz? Altın Üye ya da Gümüş Üye olmak için tıklayınız.