Kurban mı Sorumlu Olmak mı?
Bazen öyle anlar olur ki başka seçeneğiniz olmadığını düşünürsünüz; kendinizi çaresiz hisseder, hep aynı şeyleri yaparsınız. Yaşadığınız duruma mahkum hissedersiniz kendinizi. Bir kapana sıkışmışsınızdır sanki. Çıkar bir yol yoktur zannedersiniz. Halbuki her zaman bir başka olasılık, görülecek ve seçilecek bir başka yol vardır.
Bu girişi bir sevgili okurumun aşağıdaki yorumu üzerine yaptım. Şöyle diyor: “Haklı olabilirsiniz, azim güzeldir ama ya imkanlarınız azminizin gerisinde kalıyorsa ve yapmak istediklerinizi koşullarınız elvermediği için yapamıyorsanız? İşte o zaman umutlarınız yıkılmaz mı? Bununla ilgili öneriniz nedir? 27 yaşındayım, işletme mezunuyum ve şu an otomotiv sektöründe çalışıyorum. Ne yazık ki işimi sevmiyorum, çalışmak zorunda olduğum için çalışıyorum. Cevabınızı bekliyorum, Emine Hanım. Sevgiler”
Okurumu anlıyorum. Olabilecek bütün yollara gidildiği, yapılabileceklerin denendiği, elinizden gelenin en iyisini yaptığınız bir aşamada, belki de durumunuzu kabul etmek en iyisi... Eğer bu aşamada iseniz “bütünlüklü” hissedersiniz kendinizi. Öfkeli, çaresiz ya da umutsuz değil… Kabul etmenin getirdiği mutluluğu ve huzuru yaşarsınız.
Ama mutlu ve huzurlu değilseniz, durumu kabul edemiyorsanız, çoğu zaman her şey denenmemiştir. Başka bir yol yok gibi gözükebilir. Bu duruma katlanmak zorunda olduğunuzu düşünebilirsiniz. Halbuki başka yollar da olabilir. Kişi bu başka yolları görmeye başlamak için kendine şu soruları sorabilir:
“Yaşamdaki amacım ve değerlerim neler?”
“Güçlü yanlarım neler?”
“Gelişmeye ihtiyaç duyan yanlarım neler?”
“İşim beni ne kadar ifade ediyor?”
“Geçmişte başarılı olduğum durumlar neler?"
“Hangi işleri yaparken zamanın nasıl akıp geçtiğini anlamayacak kadar hoşlanıyorum?"
“Beş yıl sonra nerede olmak istiyorum?"
“Daha iyi bir iş için beni neler durduruyor?"
“Beni durduran bu nedenleri aşmak için nelere ihtiyacım var?"
“İdeal bir işim olsa nasıl olurdu?"
Bu ve benzeri açık uçlu sorular ve sonrasındaki uygulamalarla kişinin bakış açısı genişler. Kişi kendini tanır ve farkındalık kazanır. Başka olasılıkların olduğunu da görür. Her seçeneğin bitmediğini anlar. Bu durumda “kurban” durumundan çıkıp, “sorumlu” bir davranış modelini geliştirir.
Çoğu zaman, atacağımız bir adımda, şu andaki durumumuzdan daha kötü bir şey olacakmış gibi korkuyoruz. Başkalarını, kendimizi ya da koşulları suçlayabiliyoruz. Bazen bir şey yapmayıp, “rahatlık alanı” dediğimizi şu anki iyi olmayan durumda kalmayı tercih edebiliyoruz.
Halbuki kendimizi iyi tanıyıp, gerçekten ne istediğimizi bilip, yeteneklerimizin, bilgi ve becerilerimizin farkında olursak, koşullarımızın durumunu iyi bir gözden geçirirsek, başka bir bakış açısı geliştirebilir, önümüzdeki daha iyi fırsatları görebiliriz. Bu noktada da, aslında hedefe gitmek, kendimize güzel ödüller ve güzel bir hayat sunmak için işe küçük adımlarla başlamak yeterli... Çünkü her küçük adım, bizim başka olasılıkları görmemizi ve durumlara farklı gözlerle bakmamızı sağlar. Her küçük adım, daha büyük bir adım için bize cesaret ve güç verir.
Okurumu anlıyorum. Olabilecek bütün yollara gidildiği, yapılabileceklerin denendiği, elinizden gelenin en iyisini yaptığınız bir aşamada, belki de durumunuzu kabul etmek en iyisi... Eğer bu aşamada iseniz “bütünlüklü” hissedersiniz kendinizi. Öfkeli, çaresiz ya da umutsuz değil… Kabul etmenin getirdiği mutluluğu ve huzuru yaşarsınız.
Ama mutlu ve huzurlu değilseniz, durumu kabul edemiyorsanız, çoğu zaman her şey denenmemiştir. Başka bir yol yok gibi gözükebilir. Bu duruma katlanmak zorunda olduğunuzu düşünebilirsiniz. Halbuki başka yollar da olabilir. Kişi bu başka yolları görmeye başlamak için kendine şu soruları sorabilir:
“Yaşamdaki amacım ve değerlerim neler?”
“Güçlü yanlarım neler?”
“Gelişmeye ihtiyaç duyan yanlarım neler?”
“İşim beni ne kadar ifade ediyor?”
“Geçmişte başarılı olduğum durumlar neler?"
“Hangi işleri yaparken zamanın nasıl akıp geçtiğini anlamayacak kadar hoşlanıyorum?"
“Beş yıl sonra nerede olmak istiyorum?"
“Daha iyi bir iş için beni neler durduruyor?"
“Beni durduran bu nedenleri aşmak için nelere ihtiyacım var?"
“İdeal bir işim olsa nasıl olurdu?"
Bu ve benzeri açık uçlu sorular ve sonrasındaki uygulamalarla kişinin bakış açısı genişler. Kişi kendini tanır ve farkındalık kazanır. Başka olasılıkların olduğunu da görür. Her seçeneğin bitmediğini anlar. Bu durumda “kurban” durumundan çıkıp, “sorumlu” bir davranış modelini geliştirir.
Çoğu zaman, atacağımız bir adımda, şu andaki durumumuzdan daha kötü bir şey olacakmış gibi korkuyoruz. Başkalarını, kendimizi ya da koşulları suçlayabiliyoruz. Bazen bir şey yapmayıp, “rahatlık alanı” dediğimizi şu anki iyi olmayan durumda kalmayı tercih edebiliyoruz.
Halbuki kendimizi iyi tanıyıp, gerçekten ne istediğimizi bilip, yeteneklerimizin, bilgi ve becerilerimizin farkında olursak, koşullarımızın durumunu iyi bir gözden geçirirsek, başka bir bakış açısı geliştirebilir, önümüzdeki daha iyi fırsatları görebiliriz. Bu noktada da, aslında hedefe gitmek, kendimize güzel ödüller ve güzel bir hayat sunmak için işe küçük adımlarla başlamak yeterli... Çünkü her küçük adım, bizim başka olasılıkları görmemizi ve durumlara farklı gözlerle bakmamızı sağlar. Her küçük adım, daha büyük bir adım için bize cesaret ve güç verir.
Yazar:
Emine Hatipoğlu
Kaynak: Yenibiris.com
1939 kez okundu