Üniversitede Okurken Çalışmak
Üniversitelerin temel işlevi bilim üretmek ve yaymaktır ve öğrencileri iş yaşamına hazırlama gibi bir misyonları yoktur. Bu noktada temel sorumluluk öğrencilere düşer. Bununla birlikte başta vakıf üniversiteleri olmak üzere birçok üniversite, kariyer merkezleri ile öğrencilerin iş hayatına daha iyi hazırlanmalarına yardımcı olmaya çalışıyor. Ana sorun, üniversitede verilen bilgilerin teorik ve temel bilgiler olması, iş yaşamının ise pratik ve detaylı bilgiler gerektirmesi. Bunlar da ancak iş yaşamının içinde yer alarak, yani çalışarak kazanılabilir.
Devlet üniversitelerinin çoğunda kariyer merkezleri bulunmuyor. Kariyer merkezleri daha çok öğrencilerine staj yeri ve mezunlarına iş bulmaya çalışıyor. Öğrenciler iş bulma konusunda destek veren çok az kariyer merkezi var. Bazı öğretim üyeleri de bu konuda gönüllü olarak yardımcı oluyor. Ama bunlar daha çok maddi ihtiyacı olan öğrencilerin iş bulmasına yönelik oluyor.
İş dünyasının gerektirdiği yetkinliklerin pek çoğu okulda kazanılmaz. Burada önemli olan kişilik özellikleri, beceriler ve isteklerdir. Öğrencilerin birçoğu okul bölümlerini bilinçli olarak seçmediklerinden, aslında farklı alanlarda çalışmakla bu alanlardaki ilgi, istek ve becerileni keşfetme olanakları da vardır. Bu yüzden okunan bölümle ilgili alanda çalışmak gerekmiyor.
Genellikle okullar ve öğretim üyeleri, öğrencilerin bir işte çalışmalarının derslere olan konsantrasyonlarını bozacağı ve derslerdeki başarılarını azaltacağını düşünürler. Bu nedenle de öğrencini okul dışında bir işte çalışmalarına pek sıcak bakılmaz. Bu bakış açısı büyük ölçüde doğru olsa bile önemli olan uzun dönem iş ve yaşam başarısıdır. Bazı öğretim üyeleri derslerdeki başarıyı etkilemediği sürece öğrencinin bir işte çalışıp çalışmaması ile pek ilgilenmez. Çok az okul ve öğretim üyesi de bu konuda öğrencilere destek verir.
Genelde paraya ihtiyacı olan öğrenciler çalışmayı düşünürler. Birçok öğrenci bir işte çalışmanın kendilerine sağlayabileceği katkıların farkında değildir. Zorunlu stajları bile bir şekilde kağıt üzerinde gerçekleştiren öğrencilerin bir işte çalışmalarını düşünmek çok zordur.
Öğrenciler okuduğu alanla ilgili işlerde çalışırlarsa sinerji yaratırlar ama bu şart değildir. İşin tipinden çok, kişisel niteliklerini kullanabilecekleri ve geliştirebilecekleri işlerde çalışmaları önemlidir. Ayrıca çalışılacak işin okulu aksatmaması da gerekir. Yaz tatillerinde kısa dönemli (bir iki aylık) ve okul zamanında ders saatleri ile çakışmayan yarı zamanlı işler okulu aksatmaz. Evde çalışılan işler (çeviri işi, sanal ofis uygulamaları, vb.) de okulu aksatmaz ama bir işyerinde çalışılarak kazanılan yetkinlikler elde edilemez.
Öğrencilere genel tavsiyem, eğer akademik alanda kariyer geliştirmeyi düşünmüyorlar ise okulu uzatmayacak şekilde derslerinden geçer not alacak kadar çalışmaları, geri kalan zamanlarında iş yaşamına hazırlanmaları yönündedir. Ne kadar erken çalışmaya başlanırsa o kadar iyi. Ancak ilk yıl üniversiteye uyum sorunları da olacağından ikinci sınıftan itibaren çalışmaya başlamalarını öneriyorum.
İşyerleri ise öğrencilere genelde pek sıcak bakmıyor. Öğrencileri geçici eleman olarak görüyor. Bu yüzdende öğrencilere fazla iş imkanı sağlanmıyor. Bu yüzden işvereni ikna etmek öğrenciye düşüyor. Stajlarda genellikle öğrenciye ücret ödenmediği için sigorta da yaptırılmıyor. Belirli süreli ve kısmi süreli çalışmalarda, çalışan öğrenci de olsa ücret ödenmesi ve sigorta yapılması gerekiyor. Ama bazı işverenler bu tür çalışmaları da staj gibi değerlendirip bu yükümlülüklerini yerine getirmiyorlar.
Üniversitede okurken çalışmak öğrencilere çok şey kazandırıyor. Öncelikle okulda kazanılmayan ve iş yaşamında çok önemi olan, takım çalışması, zaman yönetimi, müşteri odaklılık gibi birçok yetkinlik çalışarak kazanılıyor. Bu işlere girebilmek için özgeçmiş hazırlamak ve iş görüşmesi yapmak gerekiyor. Öğrenci bunlarda da tecrübe kazanıyor. Bir iş çevresi oluşmaya başlıyor, bir ağ ve referans kazanıyor. Kendisine bir sorumluluk veriliyor, iş disiplini kazanıyor. Düşük de olsa bir maddi getiri sağlıyor ki o dönemlerde öğrencinin kazandığı para çok değerli oluyor. En önemlisi öğrenci iş yaşamı konusunda kendisine güven kazanıyor.
Bu yararlarına karşılık üniversitede okurken çalışmanın bazı dezavantajları da var. Her şeyden önce gençlik dönemleri bir daha geri gelmiyor, öğrencinin kendi özel yaşamına da zaman ayırması da önem taşıyor. Çalışma ile zaman açısından bir feragat gerekiyor. Yaptığı işler genelde düşük düzeyde işler olacağı için pek eğlenceli gelmeyebilir, işten sıkılabilir. Ayrıca derslerle dengeyi korumakta da güçlükler olabilir. Okuldaki dersler de olumsuz etkilenebilir.
Okuduğu bölümle ilgi çalışabilen öğrenciler çok şanslılar… Ne yazık ki öğrencilerin büyük çoğunluğu garsonluk, anketörlük gibi işlerde çalışıyorlar. Satış elemanı olarak çalışan öğrenciler de var. Aslında satış elemanlığı, pek çok yetkinliğin kazanıldığı bir iş, öğrencilere tavsiye ederim.
Üniversitede okurken çalışmakla belki yüksek notlar alınmaz ama burada ne kazanılıp ne kaybedildiğine bakılmalı. İş yaşamında okuldaki yüksek derecelerin etkisi sadece ilk birkaç yıl önem taşır, sonra kimse diploma notuna bakmaz. Önemli olan yüksek diplomata notu değil, yaptığı işte gösterilen performanstır. Yüksek performans da yetkinlikler ve tecrübe ile ilişkilidir. Her ikisi de çalışarak kazanılır.
Kaynak: Yenibiris.com
3137 kez okundu